26 Nisan 2014 Cumartesi

"Bütün Gün Evde Ne Yapıyorsun?!?" - Bir Ev Hanımının Günü Nasıl Geçer?


"Evde bütün gün sıkılmıyor musun?" sorusu benim sıklıkla karşılaştığım sorulardan biri. E kendince haklı tabi insanlar çünkü daha önce çalışma hayatım vardı, üst üste iki gün evden çıkmamazlık etmezdim. Zaten istesem de edemezdim. Haftaiçi çalış çalış çalış, zaten günde 3-4 saat yoldasın. İnsan bir yerden sonra hayatı kaçırdığını düşünmeye başlıyor. Bu sebeple de haftasonu muhakkak gezmeliyim diyerek iş günlerinin acısı çıkartmaya çalışıyordum. En son işim o kadar yoğundu ve ben o kadar bezmiştim ki evde olan hanımlara özenir hale gelmiştim. Önceden de böyle miydim bilmiyorum ama çalışma hayatının bunaltmasıyla ben iyice evcimen oldum galiba :) Bütün günümü hiiiç sıkılmadan evde geçirebiliyorum. Neler mi yapıyorum? Bir günüme göz gezdirelim...

6 aylık bebeğim gece nöbetimden sonra 7.30'da uyandı. Karnını doyurma ve birazcık daha uyku için onu tekrar uyuttum. Maksat ben de biraz daha uyuyayım ama nerde, bir baktım uykum kaçmış. Yataktan çıktım ve günümü gözden geçirdim. Evi havalandırmak için camları açtım. Birkaç gündür ertelediğim ütülerin artık beni boğacak hale gelmesine artık dayanamadım ve ütü yapmaya başladım. 20 dk kadar sonra oğlum uyandı. Onu yanıma alıp işime devam ettim. Tabi bebek bu, öyle yerine konup mutlu mesut yaşamına devam etmiyor. Kah konuşarak kah şarkı söyleyerek onu oyalamaya çalıştım ve işime de devam ettim. 

Kahvaltım için hazırlıklara başladım. Eşim trafiğe yakalanmamak için evden oldukça erken çıkıyor. Onunla kahvaltı yapmayı çok seviyorum ancak bu her zaman mümkün olmuyor. Bebeği emzirdim ve kendim de kahvaltı yaptım. O esnada biraz televizyona göz gezdirdim. Sonra evin toparlanmasına geçtim. Mutfakta yemek yapmak için hiçbir şeyin kalmadığını gördüm. Ben etrafı toplarken bebek biraz kendi kendine oynadı, biraz benimle oda oda gezdi. Arada da sabah kahvaltısı olan meyveli, pekmezli yoğurdunu yedirdim. O yorulup uyku sinyalleri vermeye başlayınca hadi dedim markete çıkmanın tam zamanıdır. Anneler bilirler, bebekleri evde uyutmak için kendini paralarsın dışarı çıktıklarında dakikasında bebek arabasında uyurlar. Hatta oğlum annesinin gezmesini istiyor derim ben sık sık :)) 

Oğlumu arabasına koyup marketin yoluna düştüm. Alışverişimi tamamladım ve eve doğru yola koyuldum. O sırada ne zamandır görmediğim eski komşuma uğramaya karar verdim.  Komşuya gittik, 45 dk kadar oturup bebekle eve geri döndük. Bu da sanırım benim öğle tatilim oluyor - ki her zaman olmuyor tabi. Evde makinaya çamaşır atıp mutfağa girdim. Poşetleri yerleştirdim. Evden çıkmadan dolaptan kıyma çıkarıp çözülmeye bırakmıştım. Onunla ve yeni aldığım sebzelerle yemeğimi yapmaya başladım. Mutfak benim günümün en önemli kısmını oluşturuyor. Eşim asla obur bir insan değildir ama evde güzel ve çeşitli yemekler olmasını ister. Şöyle özenerek bir şeyler yapayım dedim ki çok vaktimi aldı. (Akşam eşimin keyifle yemeğini yemesini görmek uğraşıma değdi dedirtti tabi) Bebekle ilgilenerek, makinayı boşaltıp tekrar doldurarak işim biraz bölündü. 

Bundan sonrasında vakit nasıl geçti farkında değilim. Saate bakacak vaktim bile olmadı. Aynı şekilde oturacak vaktim de... Bizim oğlan ikinci yemeğini yedi, mutfakta bayağı bir şeylerin yerini değiştirdim. Öncek günün misafirinden kalan dağınıklıkları da düzenledim. Yemek hazırlıklıkları bitti. Nasıl oldu bilmiyorum ama akşam olmuş. Vaktim olsaydı bir süpürge açmak istiyordum ama olmadı maalesef. Bebek yıkandı, karnı doyuruldu. Eşimin akşam yemeği, biraz birlikte muhabbet falan derken eşim yattı ama ben hala bizim oğlanın uyumasını bekliyorum. Bizimki de aksi gibi kuşlar gibi şen maşallah. 12'ye doğru onu yatırdım sonra benim için İstiklal Marşı ve kapanış saati geldi :)

Diyeceğim odur ki bir işe kendini ne kadar verir, ne kadar hakkıyla yapmayı göze alırsan o kadar yorulursun ama sonucu da güzel olur. Evi çekip çevirmeye vazife bilinciyle yaklaşan bir kadın kesinlikle ev dışında çalışan bir insan kadar yoruluyor. Nasıl ki işte facebook, mesai arkadaşlarıyla lak lak derken günü boş geçirmek mümkünse evde de tabi TV, internet veya kadın muhabbetiyle zaman boşa harcanabilir. Ancak özenli bir kadının evde sıkılmaya hiç vakti olmuyor. Evdeki rutin işlerin yanına biraz da kitap okumadır, haberlere bakmadır yerleşince can sıkıntısı akla gelmiyor zaten. İlginçtir ki çalışmadığım için beni yargılayan insanlar genelde "Ev kadını kendini geliştiremez, çalışmak insanı geliştirir" argümanını bana sunuyorlar ancak ben şu an çalışan halimden kat kat daha rahat gündemi takip ediyor, bir şeyler hakkında fikir üretebiliyorum. Her şeyden önce zamanım kendime ait ve planlamasını yapmakta özgürüm. Tabi saatlerce tüm kadın programlarını seyretsem, dedikodudan başımı kaldırmasam entelektüel anlamda bir gerileme görülür. Ancak bence bu da her şey gibi kişinin kendisine bağlı. Ben evde bunalmıyorum, evde çok mutluyum. Bunları yazarken içimde en ufak bir kendini kanıtlama ihtiyacı yok çünkü bedenen yorulsam da evde yaptığım her şey beni ruhen inanılmaz doyuruyor. Çok şükür ki bebeğimi kendi ellerimle büyütme lüksüne sahibim. Çocuk yetiştirmek benim için dünyadaki en önemli şey...

Maksadım çalışan kadınları tembel, ev hanımlarını çalışkan göstermek değil. Bana kalırsa bir kadın çalışıyorsa evde de ondan mesai yapmasının beklenmesi adil değil. Ancak günümüzde erkeklerde bir rahatlık olduğunu, "hayat müşterek" lafının ardına saklanarak kadınların hem eve ekmek getirmesini hem de o ekmeği yemek haline getirmesini beklediklerini görüyorum ve içten içe onlara kızıyorum. Bir sürü arkadaşım dışarıda erkek, evde kadın gibi çalışma ikilemini yaşıyorlar ve çoğu da ne kadar yorulduğunu açık açık dile getiriyor, hatta imkanım olsa çalışmam diyorlar. Bu kadınlar alelade işler de yapmıyorlar, oldukça saygın meslekleri var ama bu yıprandıkları gerçeğini değiştirmiyor. 

Uzuuuun lafın kısası Allah hepimize ayrı ayrı yardım etsin ve her ne yapıyorsak hakkıyla, iç huzuruyla yapmayı bizlere nasip etsin. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder